Popüler Yayınlar

13 Nisan 2011 Çarşamba

acılı çiğ köfte

Koridorda hızlı adımlarla bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu. telaşlıydı ve bir o kadar da heyecanlıydı, içi içine sığmıyordu. bir kaç kez daha gidip geldikten sonra boş bir sandalye bulup oturdu. başını ellerinin arasına alıp gözlerini kapattı ve geçmişe döndü. aklına ilk olarak ona ısındığı o şenlik günü geldi.

'Üniversitenin ikinci yılıydı bahar şenlikleri başlamış ve bir kaç arkadaşla birlikte gitmişlerdi bir kaç saat eğlenceden sonra geri dönüyorlardı. Önünden geçtikleri çiğ köfteciden birer acılı çiğ köfte dürümü almışlardı, acıyı pek sevdiği söylenemezdi ama Elif aldığı için o da almıştı. Bir kaç ısırıktan sonra yiyememiş ve "ben yiyemedim yemek isteyen var mı?" diye sormuştu. Elif dışında kimseden ses çıkmadı ve elife verdi dürümü. hoşuna gitmişti 'benim ısırdığım dürümden çekinmeden yiyebiliyor' diye aklından geçirmişti. Bir kaç ay sonra çıkmaya başladılar. Herşey çok güzel gidiyordu ilişkileri imrenilecek derecede muhteşemdi. Yeri geliyor çocuk gibi eğleniyorlar, gülüyorlar, geziyorlardı yeri gelincede en ağır başlı iki çift gibi davranıyorlardı. Tabi arasıra kavgaları tartışmalarıda olmuyor değildi hani ama bu ilişkinin güzel yanıydı. Sadece bir kez ayrılmışlardı ve tek sancılı tarafı bu olmuştu çok zor oldu ama onunda üstesinden geldiler.

Üniversite bitince ikiside öğretmen olmuş ama farklı şehirlere atanmışlardı zorlu günler bu zaman başlamıştı ama bunundan üstesinden geldiler. Hafta sonları kaçamak yapıp birbirlerinin olduğu şehirlere gidip iki gün de olsa vakit geçiriyorlardı. Ailelerin haberi vardı ve artık iş evliliğe doğru yol almaya başlamıştı. ara tatilde vakit geçirmeden aileleri bir araya getirdiler ve nişanı yaptılar.

Dünyadaki en mutlu çiftlerdi artık. herşey çok güzel gidiyordu ve karar vermişlerdi, Elifin olduğu şehir ikisinede çok cazip geliyordu. Stajyerlikleri kalkıncaya kadar sabredecekler sonra evlenip eş tayini ile elifin olduğu şehirde yeni hayatlarına başlıyacaklardı. Nişan yüzüklerini taktıkları o gün sevinçten çıldırmışlardı. 11 ay kadar nişanlı gezdiler. Evlenecekleri o yaz talihsiz bir kaza yaşadı, ayağını kırmış ve iki ay yatmak zorunda kalmıştı, evlilik tarihini mecburen ertelemek zorunda kaldılar. Hatırlıyordu yine o günlerde yanında bir tek Elif vardı. iyi ki hayatına girmişti ve iyi ki "evet" demişti. beklemek uzun sürsede evlenmişlerdi sonunda hemde en çok istedikleri şekilde, bir kır düğünü ile. Bütün üniversite arkadaşlarını çağırmışlardı ve hayal gibi bir düğün ile evlenmişlerdi. ilk bi kaç ay yaptığı gereksiz harcamalar yüzünden maddi zorluk yaşamışlardı ama Elif sayesinde hepsinin üstünden gelmişlerdi. İyi ki seçtim onu dedi içinden, iyi ki hayatımda iyi ki dünyamda dedi.'

Bu arada seslenildiğinin farkına varmamıştı, bir el omuzuna dokundu kafasını kaldırıp baktı, hemşire gülümseyen bir ifadeyle;

"tebrik ederim murat bey, kızınız oldu" dedi

İşte o an dünyada yaşadığı ikinci mutluluktu, koşa koşa içeri girdi evet karşısındaydı o çok sevdiği uğruna hayatını vereceği biricik eşi ile dünyalarına mutluluk getiren kızı. Yanlarına gidip önce kızını öptü sonra Elifin alnından öperek;

"sevdiğim, bidenem, kadınım benim mutluluğumuza mutluluk kattın, aşkım kızımın anası... Seni çok seviyorum aşkım benim iyi ki hayatımdasın.."

Elif başını kaldırarak;

"aşkım iyi ki o gün çiğ köfteyi paylaşmışın ve iyi ki sana evet demişim"

6 Şubat 2011 Pazar

...öyle özledim ki seni...


Ben ki alışkın değilim sensiz uyku tutturabildiğim gecelere...
Duymadan o güzel sesini, uyku girmiyor işte bu yorgun gözlerime.

Sabah gözümü ilk açtığımda elim hemen telefona gidiyor, acaba aradı mı? Diye.

Ama her defasında senin dışında onlarca kişi görüyorum telefonuma numaralarını cevapsız diye bırakan.
Öyle özledim ki, sesinin sesimdeki yankısını!
Çocuksu gülümsemene neden olan maymunluklarımı…
Beni sevme şeklini öyle özledim ki…

Bu lanet dünyada her geçen gün soğuyor insan hayattan, yaşamaktan.
Çünkü hiçbir şey istediğimiz gibi gitmiyor maalesef.
Dünyanın adil olmasını bekliyoruz, hani hiç değilse bize zarar vermemesini, huzurlu olmayı…
Ama sanırım sabır taşı misali, bizi tam ortamızdan çatlatmaya niyetli.

Öyle özledim ki, gözlerinin içine bakarken gözlerimden durduk yerde yaş gelmesini…
Neden ağlıyorsun derdin, deli misin sen?
Gözlerine bakınca neler gördüğümü bir bilsen,
Sen olsaydın benim yerimde,
mendil dayanmazdı gözyaşlarını silmene herhalde....

Öyle özledim ki seni aradığımda sesindeki neşeyi...
Kuşum derdin, özledin mi beni derdin.
Bende belki tam anlatamam sana olan hasretimi diye
Nasıl özlediğimi, seni nasıl sevdiğimi ispatlayayım diye hep yemin ederdim...

Güzel gözlüm, öyle özledim ki seni…
Yüreğim bir mecal kaldı şimdi.
Her gece yatağıma geçip çalmasını bekliyorum lanet telefonumun.
Her gece yalvarıyorum Allah ıma, bir an önce geçsin bu dertler bu sıkıntılar diye…
Ve her gece uykuyu haram ediyorum gözlerime.

A kadınım, öyle özledim ki seni…
Tıraş bile olmuyorum eskisi gibi.
Batıyor sakalların git kes öyle öp beni derdin.
Öptürmezdin gül yanaklarını sinek kaydı olmadan yüzüm.
Ama geri döndüğümde de kokumu içine çekerek öyle bir öperdin ki beni, hep öyle kalalım isterdim.

Sevdiğim, öyle özledim ki seni…
Sesini, nefesini, bana doğru kurduğun cümlelerin her bir kelimesini…
Şimdi bekliyorken senden gelecek tek bir seslenişi, nasıl zor bir bilsen,
Nefes alıp verdiğimde hasret ciğerlerime yakıyor, özlem saçlarımdan tutup çekiştiriyor.
Sensin onun dermanı diyor içimdeki ses her gece.

Canımın taaaa içi, öyle özledim ki seni…
Her derdini alırdım üstüme, sen üzülme sen yorulma sen düşünme isterdim, ben bakarım çaresine…
Yeter ki gülsün yüzün derdim, ben meydan okurum senin için bu alemin cümlesine…
Kurban olduğum, aşkların en güzeli, bir tanem, gül bakışlım, kalbimin birincisi…
 
Öyle özledim ki seni 
sesini
nefesini

Haydi geri dön artık ta, mutluluktan kes şu nefesimi…




Ömer Köroğlu

3 Şubat 2011 Perşembe

Böyle bir kadının erkeği olmak...

Ama öyle sıradan bir kadının değil,
Özel bir kadının erkeği olmak.
Sadece güzellikle işim olmaz,
Ön yargılarla da.

Kim demiş ki
Erkekler aptal kadın ister diye,
Ben çok zeki bir kadının
Erkeği olmak istedim,

O kadar zeki olsun ki hem,
Neyi niçin yaptığımı da
O kendiliğinden anlasın istedim,
"Vallahi billahi" ile başlayan
açıklamalar yapmak zorunda
Kalmayacağım bir kadının
Erkeği olmak istedim

O kadar zeki olsun ki
Benimle oynadığı oyunlarda
beni yensin istedim.

Bazı kadınlar anlatırlar ya
Tavlada eşlerini nasıl yendiklerini,
işte o da güzeldir ama,
Tavla zar işi...

Ben öyle bir kadın istedim ki
Satranç tahtasını bana dar etsin,
Fillerimi, atlarımı
Önüne katıp kovalasın istedim,
Beni o kadın mat etsin istedim...

Ben öyle özel bir kadın istedim ki,
Sığınmasın,
Ağlaşmasın,
Benden minnet beklemesin,
Hepsini söke söke
kendi yapsın istedim,

Kim demiş ki,
Erkekler sığınacakları bir kadın istemez,
Ben omzunda ağlayacağım bir kadın istedim.
Ama beni buna pişman etmeyecek,
O göz yaşlarının zayıflık değil,
Duygu seli olduğunu bilen
ve "Göz yaşına kurban olurum senin"
diyebilecek bir kadının
Erkeği olmak istedim.

Hamarat olsun istedim tabi ki,
Benide ateşlesin,
Yapmadığım ötelediğim işleri
bana yaptırsın istedim,
Ama öyle
klasik kadın yöntemi ile
kafamın etini yiyerek,
dırdır ederek değil,
Bana örnek olarak,
Beni utandırarak yapsın istedim bunu...

Yetenekli bir kadın olsun istedim,
Gerektiğinde hani,
Benim elim bir türlü değmemişse
bozuk prize,
eline tornavidayı alabilecek
bir kadın olsun istedim.

Yardımsever bir kadın olsun istedim,
Kendi parasınıda kazanan
bir kadın olsun ama..
Benim verdiğim paralardan da
zulaya atsın bir şeyler,
fakat o paralarla
mesela birilerine yardım etsin,

Sonra da bunu bana anlatsın istedim..
ki böylece, benimde zengin gönlümüm
yardımseverliğimin değerinide anlayabilecek
bir kadın olsun istedim.
O ay bütçede verdiğim açığın sebebi için
kafamın etini yemesin
birine el uzattığımı anlasın istedim...

Delikanlı bir kadının erkeği olmak istedim,
Hani,
Koy yüz erkeğin içine
Kızoğlan kız çıkanından...
Sokakta biri laf attığında,
Çantayı kafasına geçireninden olsun istedim.
Şöyle gözüpek bir kadın.

Kadınsı bir kadın istedim,
Delikanlılık kalbinde olsun ama...
Kendisi çok afilli bir kadın olsun istedim,
Albenisi yüksek bir kadın yani,
Çok bakımlı,
Vücuduna saygısı olan,
Kendine özen gösteren
bir kadının erkeği olmak istedim,
 
Bir gören ,
Gördüğü anda şöyle yamulup kalsın yani..
İşte öyle bir kadın olsun İstedim,
Kıskançlıkta yapabilirim bu durumda tabi ki,
İşte bunu da hoş görecek bir kadının
Erkeği olmak istedim.

Bana şiriler, öyküler yazdıracak kadar
Ruhumda fırtınalar koparacak,
Şiirlerimi ezberleyecek bir kadının
Erkeği olmak istedim.

Sinirli olduğumda üstüme gelmeyecek,
Ama sonradan canıma okuyacak
Bir kadının erkeği olmak istedim.

Ben kendi falına baktırmak için
Elinde fincanla dolaşan değil,
Benim kahve falıma bakacak,
Falımda bana bir kadın çıkarıp
Sonra da...
"Kim bu kadın bakayım" diye
Şakadan hesap soracak
Bir kadının erkeği olmak istedim.

Kapris yapmayanı olurmu demeyin,
Ben vallahi kapris yapmayacak
Bir kadının erkeği olmak istedim.

Ben,
Kanaatkar, tok gözlü, bir kadının
Erkeği olmak istedim,
Öyle bana,
"Ayşe hanımın kocası ne almış biliyormusun"
Demeyecek bir kadının erkeği olmak istedim.

Ben zenginliğide tatmış
Ama günü geldiğinde bütün o serveti
Elinin tersi ile itmiş,
Gerçekten soğan ekmek yenecek günlerde de
Bana destek olabilecek bir kadının
Erkeği olmak istedim.

Ben derdimi anlatmak istemediğimde
Beni deşebilecek...
Ama bunu,
Beni sıkmadan yapabilecek bir kadının
Erkeği olmak istedim.

Ben,
Onurum için mesela,
Rütbe ve makamlarımı terk etmek istediğimde,
"Ama biz ne olacağız, nasıl geçineceğiz" demeyen,
"Aslanım benim seninle gurur duyuyorum"
Diyebilecek bir kadının erkeği olmak istedim.

Ben bir eşi, ya da sevgiliyi
Sadece geleceğinin garantisi,
Huzur ve güvenin timsali olarak görmeyen,
Aşkın kıymetini bilen bir kadının erkeği olmak istedim.

Ben,
Kural tanımayan,
Toplum kurallarının aşkı zehirlediğini bilen..
Aşkı için hani tahtını da bırakabilecek,
Her şeyi ve herkesi,
Elinin tersi ile itebilecek
Bir kadının erkeği olmak istedim.

Ben cilveli, işveli bir kadının
Erkeği olmak istedim,
Sokakta ve bir mecliste tam bir hanımefendi,
Geceleri ise...
Koynumda bir yosma olabilecek
Bir kadının erkeği olmak istedim.

Ben,
Sır tutabilecek bir kadının,

Ben,
Halden anlayacak bir kadının
Erkeği olmak istedim...

Şefkatli olsun istedim ben o kadını,
Yeri geldiğinde anne gibi olabilecek,
Mesela,
Ben uyurken üstümü örtecek bir kadın olsun istedim,
ve örtüp gitmesin hemen,
Birde uykumda yanağımdan öpsün istedim..

Ben,
Bir söylüyorsam sevdiğimi,
İki defa söyleyen olsun istedim.

Durup durup sarılan,
Yanağımdan makas alan bir kadın istedim.

Ben yıldızları birlikte seyredebileceğim...
Dizine yatabileceğim
ve o sırada saçımı okşayacak
Bir kadının erkeği olmak istedim

Ben sofrada mum yakabilecek,
Şarkımız çaldığında
Gözümün içine bakıp gülümseyecek,
Yatmadan önce her gece
Beni dansa kaldırabilecek
Bir kadının erkeği olmak istedim.

Ben böyle istedim işte dostlar
Ben de böyleyim,
Var biliyorum...
Siz ne olur
Yerini söyleyin...




Muzaffer Alper

28 Ocak 2011 Cuma

Ankarada aşık olmak...

Ankarada aşık olmak Ege'ye Akdeniz'e benzemez, yaz aşkı yoktur orda.
Karakışın, ayazın içerisinde aşık oldumu adam iliklerine kadar işler.
Sezonluk değil ömürlüktür...
Kumsalda değil lapa lapa yağan karda beklersin aşkını, parmakların buz tutmaktadır, tutunmu sevgilinin elini kan aynı damara akmaya başlar, o yüzdendir ki...
Ankara'da aşık oldunmu sezonluk değil ömürlüktür aşk.
Sevgiliye güzel görünmek uğruna popon donsada çatırmassın, o da yetmezmiş gibi delikanlılık yapar ceketinide atıverirsin sevdiğinin omuzlarına. 

Ankara'da aşık olmak herkese göre değildir yani.
Gözler hep buğuludur yağan karın, esen rüzgarın etkisiyle.
Baktınmı gözgöze sadece sevinçleri değil hüzünleride paylaşıverirsin.
Onun içindirki Ankara'da aşık olmak başka yere benzemez.
Sezonluk değil ömürlük aşklar bulursun...


27 Ocak 2011 Perşembe

Gözleri Sana Benzeyen Bir Kızım Olmayacak Mı

Şimdi gidiyorsun
Git
Oysa senden tek bir damla istemiştim
Sana kocaman bir deniz sunmak için
Şimdi gidiyorsun
Git

Ne zaman başladı bu hikaye
Anımsamak zor
Gençtim
Hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım
Komazdı öyle üç-beş nöbetleri
Geceler içimi acıtmazdı böyle

Bir insan bu kadar eksilebilir mi

Hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı
Bu şehrin biryerlerinde
Düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona
Gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin
O adam bendim unuttun mu
Bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu
Seni unutamadı

İşin kolayına kaçmadım
Uğruna ölmedim yani
Uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep
Sen bunu da bilmedin
Ben bir bakışına bin anlam yükledim
Sen aşka kestirmeden gittin
Bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma
Şimdi gidiyorsun
Git
Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden
Bütün ışıklarımı söndürüyorsun

Bu cehennem cinayetlerini işliyorsun
Sonra bunlara intihar süsü veriyorsun
Yazıklar olsun yazıklar olsun
Susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor
Hani sen sevdiğini
Yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin
Düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin

Uzun lafın kısası yoktur
Anlatacağım çok şey var
Hoyrat bir rüzgar gibi geldin
Aklımı hayatımı dağıttın
Şimdi gidiyorsun
Git

Daha ayrılığa bile çarpmadan
Aşk bize döndü
Bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri
Artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil
Ama sana dokunmak da yasak bana
Göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır
Sen var ya sen
Allah kahretsin

Yani şimdi
Gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı?

Yani şimdi başkaları mı sevecek seni
Ben saçlarını okşadığım zaman
Ellerin öksüz kalırdı
Şimdi gidiyorsun git 

 





Kahraman Tazeoğlu

18 Ocak 2011 Salı

Volkan Konak - HOŞGELDİN KADINIM



Hoşgeldin kadınım, kadınım hoşgeldin
Hoşgeldin gülüm

Ayağını bastın odama
Kırk yıllık beton çayır çimen şimdi...
Kurban olduğum güldün
Güldün
Güller açıldı penceremin demirlerinde
Ağladın
Avuçlarıma döküldü inciler
Gönlüm gibi zengin
Hürriyet gibi aydınlık oldu odam
 
Hoşgeldin kadınım
Hoşgeldin kadınım
Hoşgeldin kadınım
Hoşgeldin sevgilim
Hoşgeldin...

17 Ocak 2011 Pazartesi

ayrılık...

Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak..
Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz..
Sokağa fırlayacaksınız, sokaklarda dar gelecek..
Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi..
Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gök yüzü..
Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz..
Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan..
"Önemli olan sağlık.''
''Yaşamak güzel.''
''Boş ver her şey unutulur.''
Siz hiçbirini duymayacaksınız..
Göz yaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz..
O'ndan ölmesini isteyecek kadar çok nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz..
Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz..
''Ölüme çare bulundu'' ya da ''Yarın kıyamet kopacakmış'' deseler başınızı kaldırıp ''Ne dedin?'' diye sormayacaksınız..
Yalnız kalmak isteyeceksiniz..
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak..
İkisi de yetmeyecek. Geçmişi düşüneceksiniz..
Neredeyse dakika dakika, ama kötüleri atlayarak!
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz, gittiğiniz yerlere gitmek..
Bu size hiç iyi gelmeyecek ama bile bile yapacaksınız..
Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız..
Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz..
Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz...
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz..
Herkesi ona benzetip kimseyi onun yerine koyamayacaksınız..
Hiçbir şey oyalayamayacak sizi, ilaçlara sığınacaksınız..
Bir kaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan..
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren..
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek..
Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz..
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak, sabahı iple çekeceksiniz..
Bazen de '' Hiç güneş doğmasa'' diyeceksiniz..
Ne geceler rahatlatacak sizi, ne gündüzler..
Ölmeyi isteyip , ölemeyeceksiniz..
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz, nafile..
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek..
Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz..
Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz..
Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz..
Aramayacağını bile bile..
Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek..
Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla..
Yüreğiniz burkulacak..
Canınız yanacak..
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz..
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden..
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız..
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz..
Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz..
Onunla hiç bir anınızın olmadığı bir yerlere yerleşmek..
Ama bir umut..Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu..
Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak..
Gel gitler içinde yaşayacaksınız..
Buna yaşamak denirse... 



pakize suda